Bu günlerde kendi ülkesini ve milletini eleştirmek gibi,  yeni bir moda akımı var. Dünyaya altı yüz yıl medeniyeti götürmekle övünüyormuşuz, niye bu gün de ilerleyememişiz, geçmişle övünüp durmamalıymışız… Bunu söyleyenler tahminim, bu milletin şanlı tarihinden nefret eden zavallıların yazdıklarını, sosyal medyadan okuyorlar. Azıcık kitap okusanız, atalarınızı araştırsanız kültürünüz artacak da sizin dizi izlemek,  başkalarının başarısını çekememek, dedikodu yapmak, göbeğinizi kaşıyıp önünüze geleni yiyip,  genirmek gibi önemli işleriniz var. Pardon, ben sizi rahatsız etmeyeyim, yine de şunları bilin;

Sayısız cephede mücadele eden Osmanlı’da savaşacak yetişkin kalmadığı için çocuk yaştaki gençlere kaldı vatan savunması, acının acısını yaşıyordu o yıllarda insanlar. Babasını, kocasını, kardeşini savaşta kaybetmiş kadınlar bu sefer oğlunu, kınalı kuzularını, son varlıklarını vatan sağ olsun diyerek, ellerini, başlarını kınalayıp kurban olmaya gönderdi. İçleri kan ağlasa da onlar sizin şimdiki rahatınız için can bedeli ödedi. Yalnızca Çanakkale savaşına bakacak olursak bile durumun vahametini görürüz. Yıl 1915, Çanakkale Savaşları'nda, yeni kurulmakta olan birliklerin subay ihtiyacı Galatasaray Lisesi, İstanbul'daki üniversite ile Anadolu'daki liselerden karşılandı. O yıl, Galatasaray Lisesi mezun veremedi. Seferberlikte ilk silahaltına alınanların üniversite ve medrese öğrencileri olması nedeniyle, Çanakkale Savaşı için "Subaylar Savaşı" da denildi. Çanakkale Savaşı'nda yüz binden fazla yurdumun, okumuş ve aydın insanı şehit düştü.  Bu kaybın olumsuz etkileri Türk İstiklal Harbi'nde ve Cumhuriyet Türkiye'sinde görüldü. Mustafa Kemal Atatürk bu kaybı şöyle ifade etmiştir: 'Biz Çanakkale'de bir dar-ül fünün (üniversite) gömdük'. Yani yetişmiş ve yetişmekte olan beyinleri, entelektüelleri vatanın istikbali uğruna toprağa bahşettik. Yattıkları yer cennet olsun, minnettarız.

İstanbul Lisesi öğrencileri, 13 Mayıs 1915’te Arıburnu’na sevk edilerek, ikinci tümene katıldılar. Kalem tutan elleri silahla tanıştı ansızın ve gencecik. Öğrencilerin kolunda sarı kurdeleler bağlıydı. 19 Mayıs Taarruzu’nda, “hedef olmamaları” için bu kurdeleleri çıkarmaları emredilmişti onlara, çıkarmadılar. Sadece İstanbul Lisesi bu taarruzda elli öğrencisini kaybetti. Bu haber duyulunca okuldaki öğrenciler, okulun kapılarını ve pervazlarını siyaha boyadılar ve Çanakkale Zaferi'nden sonra okulda yapılan yoklamada şehitlerin ismi okunduğunda “Şehit... Cennet-i Âlâ’da!” diye bağırdılar. Biz şimdilerde size şükranla minnettarız diye bağırıyoruz.

1916-1917 öğretim yılında Balıkesir Lisesi, Çanakkale Savaşları’nda doksan dört şehit verdi. Sivas Lisesi de on altı- on yedi yaşındaki öğrencilerini cepheye gönderiyordu. Öğrenciler okuldan ayrılırken, hocalarına hitaben tahtalara; “Hocam biz Çanakkale’ye gidiyoruz. Hakkınızı helal edin.” diye yazdılar. Savaşa giden öğrencilerin geri dönmemesi nedeniyle 1915’te Sivas Lisesi’nde hiç mezun verilmedi. Vefa Lisesi ve Çapa Erkek Öğretmen Okulu da bu yıllarda Çanakkale Savaşı’na katılan ve şehit düşen öğrencileri nedeniyle mezun verememişti. Edirne Lisesi’nin öğretmen ve öğrencileri de harbe katıldı, onlar da geri dönemedi. Balıkesir Erkek Muallim Mektebi’nden de bir çok öğrenci harbe dâhil oldu ve bu okul, 1914-1918 yılları arasında yalnızca 2 mezun verebildi. Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesi 1916- 1917’de öğrencilerinin cepheye gitmesi nedeniyle hiç mezun veremedi. Balkan Savaşı’nda şehit düşen ve Edirne Lisesi’nden Balıkesir Lisesi’ne yatılı olarak nakledilen 25 izci öğrencinin tamamı gönüllü olarak Çanakkale’ye gitmiş ve orada şehit olmuştu.  Trabzon, Erzurum ve Konya Gazi liselerinde de durum aynıydı. Bu savaş, yiğitlerinin acısıyla  “Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı” türküsünü yazdırdı bu millete.

Son iki yüz yıldır varlığımız uğruna soğuk ve sıcak savaşın içinde debeleniyor bu millet. Savaş bittikten sonra, yanmış, harap olmuş yeni Türkiye’yi mi kuracaksınız, o Türkiye’yi inşa edecek aydın insan mı yetiştireceksiniz.

Bir İngiliz komutanı yıllar sonra şunları söylüyor; “Biz Türkleri tankla tüfekle yenemeyiz. Biz Türk milletini ancak dinlerinden uzaklaştırarak, kitabı olan Kuran’dan soğutarak yenebiliriz. Hiç zahmet etmesinler bizim kendi insanımız bunu yapmaya çalışıyor zaten, elin gavuruna çok iş kalmıyor.

Son  otuz yıldır da  terör belasıyla mücadele ediyoruz, yine aynı durum. Etrafta tek tek yanan, biten ülkelerden kaçan insanları koruyup kollamaya çalışırken, içteki hainlerle mücadele ederken, bir taraftan da etrafımızı saran, kanlı salyalarıyla her an saldıran sayısız ülkeyle mi baş edelim. Bi durun da kendimize gelelim, maddi ve manevi enerjimizi ilerlemek için harcayalım. Bir de içimizde cahil ve bir o kadar da cahil cesareti olanlar yok mu… Kendi ülkelerini haksız ve vicdansızca eleştirmezler mi… Bir şeyler yapın da sizlerin de başarısını görelim lütfen. İlk önce ben alkışlayacağım ve yerlere kadar saygıyla eğileceğim, söz. Ağzınız var biliyorum, ağzı olan konuşur. Konuşun zararı yok, azıcık boş konuşmayı bırakın da düşünün, biz ülkenin kalkınması için ne yapabiliriz diye… Bakalım sizden ne muhteşem fikirler çıkacak bu yönde, hasretle bekliyorum. Bi durun, okuyun, düşünün ve sonra konuşun.

Esen ve insan kalın
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.