Yaşadığımız çağa birçok isim veriliyor. Dijital çağ, modern çağ, postmodern çağ, aşırılıklar çağı. Verilen bütün bu isimlerin ortak noktası göze hitap edilirliğinin, görselliğinin olması. Peki, ne demektir bu görsellik? Görsellik, eşyayla doğrudan doğruya temas kurmak demektir. Yani dünyayla temas kurmak. Ona bağlanmak. Her şeyin dünyayla bağlantılı ya da dünyaya bağlı yaşanılabileceğine inanmak. Batı gibi. Batı kültürü özü itibariyle görseldir. Sanatı, edebiyatı göze hitap eder. Mesela Hz. İsa, onlar için mavi gözlü ve sarı saçlı bir İsa’dır. Gözlerinin önündedir. Böyle olsun isterler, her şey gözlerinin önünde olsun. Onlar için önemli olan hikaye değil, filmdeki görsel efektlerdir. Buna da hayal ürünü derler. Bilimkurgu derler. Görmediklerine inanmazlar. Görmek ve göstermek isterler. Gösterilmek isterler.

 İslam medeniyeti ise görme merkezli değil, işitme merkezlidir. Söz medeniyetidir. Vahiy ve tebliğ önce söz işidir. Anlatılması gerekir. Bizde görsellikten çok olay ve hikaye önemlidir. Dinler ve güleriz. Dinler ve ağlarız. Dinler ve ibret alırız. Dede Korkut hikayelerimiz vardır bizim. Destansı hikayeleri dilden dile anlatıcıdan anlatıcıya aktarırız. Menkıbelerimiz var. Kıssalarımız. Sözlü edebiyatımız var. Karacaoğlan, Yunus Emre’miz var bizim. Şairimiz. Hikayecimiz. Kıssacımız var. Yani vardı. Evrensel değerlerimizi dile getiren kimsemiz olmadığı için yaşadığımız çağda bile hala Yunus Emre’den alıntılar yapabiliyoruz. Bu onların evrenselliğine tabii ki de değer katmaktadır. Buradaki kastımız, bu çağda evrenselliğimizi dile getirip cevaplar üretecek isim veya isimlerimizin olmadığıdır. Evrenselliğimizi dile getiremediğimiz sürece Batıya mecbur kalıyoruz(!). Evrenselliğimizi bizim maneviyatımızı ve duygularımızı paylaşamayanlardan alıntılar yaparak ifade edebiliyoruz.

Eskiden halk günleri yapılırmış. İnsanlar birbirlerine dertlerini anlatır ve dinlermiş. Şimdi ise bu iş için ayrı bir uzmanlık alanı, bir meslek oluşturuldu. Para karşılığında birine derdini anlatıyorsun - bu Hıristiyanlıktaki günah çıkarmanın değişik versiyonu olabilir mi?-. Mesela bizim bir nasihat geleneğimiz vardı. Bunu devam ettirebiliyor muyuz? Cevabı en yakınımızdan aile içimizdeki ilişkilerimizden bulabiliriz. Nasihat geleneğimizi terk edip artık sadece gözümüze hitap eden şeylerle mi ilgileniyoruz? Popüler kültür kavramı bu yüzden ortaya çıkmamış mıydı zaten? Çünkü göze hitap eden anlıktır, geçicidir. Geçici olan dünyalıktır. Dünya işidir. Dünyada kalır. Gördüğünü aklına yerleştirsen unutursun. Gönlüne yerleştirdiğini unutmazsın. Sır olur senin için. Daha sonra senin sırrın olur.

Dünya işleri zihinsel bir meseledir. Geçim sıkıntısı, meslek kaygısı, sınav başarısı, makam derdi vs. bunların hepsi gönlü değil zihni meşgul eder. Akıl ezberler ve unutur, tekrar hatırlaması gerekir. Gönül ise hisseder ve yaşar. Yaşatır. Düşünüyorum öyleyse varım, çağından; gösteriyorum/görünüyorum/bildiriyorum öyleyse varım çağına doğru amaçsızca gidilen bu yolda hissedebilmeye ihtiyacımız olduğunu unutuyoruz.

Kısacası,- her şeyin özü/özeti ve kısası ilgimizi çekiyor artık- yaşadığımız çağda her şey göze hitap ediyor. Her şey bütün çıplaklığıyla insanın beğenisine sunuluyor. Böylelikle mahrem kavramı ölüyor. Kimsenin özeli kalmıyor. Nerede ne yaptığımızı ne yediğimizi, ne içtiğimizi anlık paylaşımlarla insanların beğenisine sunabiliyoruz. Görmek ve göstermek istiyoruz. Dinlemek ve anlatmak bize hitap etmiyor artık. Söz medeniyetinden geldik, göz medeniyetinde her şeyi birbirimizin gözüne sokuyoruz. Peki bu şartlarda bizim dünyaya verecek mesajımız ne?

 Biz avuçlamayı, kavramayı değil göz ucuyla bakmayı, gönüllere değmeyi ve hissetmeyi önemseriz. Bizim için O’na yakınlaşmak, O’nun yakınında olmak ve O’nun yolunda olmak, O’nu görmek arzusundan önce gelir. Göz önüne çıkarmayı ya da teşhir etmeyi değil, sırrı ve sırrı taşıyanı önemseriz. Bizim için esas olan O’nun kelamıdır. İşte bütün eksikliğimize rağmen bizim dünyaya vereceğimiz mesaj budur.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.