Hem Davet Etti Hem Evire Çevire Hırpaladı

Rektör Deveci konuşmasında bulduğu her fırsatı hiç kaçırmadan gazetecilere adeta ızdırap oldu. Misafirdik, niye geldiklerini çözemediğim misafirler vardı, konuşamadık, konuşmadık. Çünkü hem davet edilip hem de bu kadar azar, şamar yemek şaşkına çevirdi.

Davet için üniversiteden arkadaşlar geldi, sağ olsunlar. Ama ben onlara davete katılamayacağımı söyledim. Israr ettiler, gel dediler, aradaki buzların erimesi için çalışıyoruz dediler. Onlara dedim ki, abi inanıyorum size, belki öyle bir karar da almışsınızdır ama tanıdığım kadarıyla Rektör yine konuşur, konuşurken de yıktığını, yaktığını umursamaz. Açık, dobra konuştuğunu düşünür ama bu karşıdaki insanları kırar dedim. Arkadaşlar yine ısrar ettiler. Seviyorum onları ve hala seviyorum. Sonra bir meslektaşım senin koluna gireceğim ve gideceğiz dedi. O da güvenmiş, inanmış.

Gittik, maalesef gittik. Gittiğime bin pişman oldum, utandım, sıkıldım. Konuşmamak için kendimi zor tuttum. Hocanın yaptıklarına, aynı şekilde karşılık verme dedim kendime. O ev sahipliğini yapamadı bari sen misafirliğini yap dedim. Keşke diyorum hala, keşke gitmeseydim.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle düzenlenmiş bir programda, neden hastanenin çalışmaları anlatıldı, neden üniversitenin yaptıkları sıralandı hala merak ediyorum. Madem bunları anlatacaktın, davetine bunu yazsaydın. Madem içini dökecektin bunu da belirtseydin de biz de kalkanımızı, zırhımızı kuşanıp gelseydik.

Yemek için insanları davet edip, sonra da bu kadar hırpalamak doğru mu, yakıştı mı?  Bilmiyorum. bu ülke insanlarının çoğunluğunun inandığı dinde misafir başkadır, kültüründe misafir başkadır, anlayışında misafir başkadır, değerlidir, kıymetlidir, incitilmez, üzülmez. İyi anlayalım, bu program bir basın açıklaması değildi, bir davetti. Bir orada gazeteciydik ama misafir olarak katılmıştık.

Ben hiçbir şekilde yakıştıramadım. Ve işte o programda Gazeteciler hakkında Rektör Beyin söyledikleri:

“Sonradan katılan değerli Mehmet Yüzbaşıoğlu Beyefendi, her ne kadar zaman zaman Bugün Gazetesine gücensek de sağ olsunlar geldiler kendileri, hoş geldiniz diyelim. Bugün Gazetesinin ismini andım yine belki haddimi aştım, ben Maraş’a ilk geldiğimde de Bugün Gazetesinin hakkında güzel şeyler söylemiştim. Bugün Gazetesinin de kimin neyin olduğunu bilmezdim.

Şimdi bugün gazetesini övdük ama en son haberinden başlayayım ona da kırıldığımı söyleyeyim. Bir örnekle anlatayım ki, arkadaşlar birbirimizi kırmayalım, şu güzel Maraş’ımıza hizmet edelim. Bakın ben gönüllü Maraş’a geldim, gece gündüz çalışıp hizmet etmeye çalışıyorum. Tamam, eleştiri vesaire ama bazen de haddi aşıyor. Mesela en son örnek, biz hastane otomosyon sistemini değiştirdik, bu otomosyon sistemini bırakın da biz anlayalım. Hangisinin iyi, hangisinin kullanışlı, hangisinin daha ekonomik, hangisinin bize Maraş’ımıza, çalışanlarımıza daha faydalı olduğunu görelim. Şimdi biz 2 Ocak itibariyle bu otomosyon programını, yeni otomosyon programını kullanmaya başladık. Tam 7. günde bir iki gazetede bazıları da sözde gazetede, Bugün Gazetesi de tongaya düşmüş, bir hafta olmuş, diyorlar ki haberde hastaneye yeni alınan otomosyon sistemi ayda 2 milyon zarar ettiriyor. Yav kardeşim Allah’tan kork, elini vicdanına koy, içimizdeki uşak, satılmışlar var, dışarıya bilgi sızdırıyor. Bakın bir haftalık bir program ayda nasıl 2 milyon zarar ettirir. Ya aklınızı başınıza alın bir kere, Ocak’ın hesaplaması daha yapılmadı, hele bir iki ay kullanalım ondan sonra görelim. Yani ofsayta düşmeyin, birbirimizin arasında soğukluk olmasın.”

3D Modelleme merkezinden bahsederken söz yine basına geliyor: “Siz de basıncılar birbirinizin kuyusunu kazıyorsunuz, bilmem ne yapıyorsunuz. Sadece bizim değil. Yav kardeşim kalitede yarışın, doğru habercilikte yarışın. Pozitif nedir….. (burası anlaşılmadığı için yazamadım), ben Rektörün yerinde olsam şunları şunları yaparım, bunları bunları yaparım. Köşe yazarlarından bazıları bunu yapıyor. Benim hatam, birkaç tanesini bulup gideyim dedim ama şeytan taşlamaktan ibadet edecek vakit bulamadık. Açık söyleyeyim, darbe üzerimizden geçti, kolay değil. Yükümlülüğü bize attılar, her şeyin hesabını veriyorsun. Efendim ben 2010 yılında geldim buraya. Maraş’ı üniversiteyi çok iyi tanımıyorum. Ama şimdi iyi tanıdım, çok iyi tanıdım. Bu kadar anlattım siz anladınız her şeyi. Dışarıdan gelen, arkadaşlar alınmasın espritüel yönüm de vardır, dışarıdan gelenler, basın, dedim ki onlar bizi anlar, en iyi. Hiç tereddüt etmedim, inşallah onlar bizi iyi anlarlar. İçerdekiler çok iyi anlamadı onu da söyleyeyim. Ama biz yine kırgınlık yapmıyoruz, devam ediyoruz. (Burada dışarıdan gelenlerden kastettiği, ilimizde bulunan bir basın derneği şehir dışından davet ettikleri misafirlerini rektörü arayıp izin alarak akşam yemeği programına getirmişler, yani misafir misafirini misafirliğe getirmiş, onları anlatıyor.)”   

Rektör şaka yapıyor ve seçim sırasında şu anda çalıştığı arkadaşlarından yüzde 80’inin kendisine oy vermediğini söylüyor. Bizim gazetecilerden biri de yediği fırçalara doymamış gibi, hocam niye vermedi diye soruyor. İşte rektörün cevabı (kendince latife yaparak): “Yav ben yeniyim vermedi o ayrıdır. Sizden kaynaklandı. Basın, işte Maraşlı olmalı rektör, şöyle olmalı. Kardeşim en iyi Maraşlıdan daha iyi hizmet ediyorum, etmeye de devam edeceğim. Daha iyi varsa, ben de dua ediyorum, Rabbim kim daha iyi hizmet edecekse bundan sonra da ona nasip etsin.”

Rektör Deveci bir anısını anlatarak Kahramanmaraş için ne kadar çok çalıştığını ifade ediyor ancak Kahramanmaraşlılara da laf vurmayı ihmal etmiyor: “YÖK Başkanı arıyor bir şey söylüyor, dedim ki Başkanım emret hemen yanına geleyim, Ankara’dayım. hayırdır dedi ne işin var.  Dedim ki Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’ni, Kahramanmaraş’taki Maraşlılara anlatamadım ama belki Ankara’daki Maraşlılar anlar diye tanıtıma geldim dedim. Ona da bu espriyi söyledim. (Kendisi espri yapmayı seviyordu) Dedi hayırdır ne işin var. Dedim yav işte Maraşlılara tanıtacağım, Ankara’dakilere belki onlar beni anlar dedim. Tamam iyi etmişsin eline sağlık dedi.”

KSÜ Rektörü Durmuş Deveci KYK Yurdu için yer istendiğinde daha önce 40 dönüm verdiklerini ve istek üzerine de 46 dönüm daha verdiklerini söylüyor. Arkasından Gazetecilere akıl vermeyi de ihmal etmiyor: “Siz basın, gazeteciler siyasilerimizi sıkıştırın bu konuda, hatırlatın. Yurt yapmak üniversitenin işi değil, Kredi Yurtlar Kurumu’nun işi.”

Rektörün konuşmasının ardından Mehmet Yüzbaşıoğlu, söz hakkı doğdu diyerek mikrofonu alıyor ve konuşuyor. Rektör: “Yav ben sizi övdüm aslında, ayrıcalık yaptım.” Diyerek karşılık veriyor.

Yüzbaşıoğlu: “Hocam genelde biz negatif konuşmayı istemeyiz tabii ki pozitif olması lazım. Biz her zaman üniversitenin arkasında durduk. (burada söze karışıyor ve ‘yanımda dur hocam arkamda durma.’ Diyor) yalnız hocam sizde şöyle bir şey var, siz kendinizi pazarlayamıyorsunuz. Bir de uzak duruyorsunuz. Mesela bir haber çıktığı zaman aç telefonu, o zaman bir gün sonra onun doğrusunu yazarız. Siz bize küstünüz küsmekle sizin elinize bir şey geçmez, belki bizim de elimize geçmez. (rektör yine konuşuyor, ‘size hiç geçmez.’) bu üniversite hepimizin üniversitesi.”

Bakın şimdi Rektör neler diyor, (Burada yerden göğe kadar çok haklı): “Şimdi bazı arkadaşlar, şöyle söyleyeyim,  bir yakınını mutlaka bir işe sokmak istiyor. Ya da bir yakını çalışıyor, uygunsuz davranışları var, çıkarılıyor. Hastaneden ya da her hangi… şirket elemanı bunlar daha ilerde değil. Efendim sen benim yakınımı nasıl çıkarırsın, bundan sonra ben sana sorarım. Ulan sen ateş olsan ne yakarsın. Ancak düştüğün yeri yakarsın, böyle şantajlara hiç gelmem. Anlatabiliyor muyum? Ben kendimi savunurum, hatalıysam da cezama razıyım.”   

Yani, Rektör kendisini sevenlerle, karşısında duranları karıştırmamalıydı. Gazeteciliğini alnının akıyla, gururuyla, haysiyetiyle, kanuni sorumluluk ve etik kurallarıyla mümkün olan en iyi şekilde yapmaya çalışan insanlarla, tehditçileri, şantajcıları, mesleği ve kendini bilmezleri aynı kefeye koymamalıydı. Madem bu bir iyi niyet toplantısıydı konuşulan ufacık bir ima dahi olsa hiçbir şekilde dile getirilmemeliydi. Madem her şey konuşulacaktı, sofrana oturtup arkasından eteğinde ne varsa dökülmemeliydi.  

Ne diyelim hocam, sanayicilere lafı soktun ilk günlerinde, siyasilere hakeza, basınla olanlar zaten ortada…

Sende haklısın hocam, bu işte tehdit, şantaj olmaz. Misafir misafirini misafirliğe götürmez. Kavga eden adam koşarak senin yanına gelmez. Yerden göğe kadar haklısın…

Not: Ses kayıtlarını tam detayıyla dinlemek isteyenlere gönderebilirim. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
gökhan dökücü 6 yıl önce

ağzıma birçok laf geliyorda yakıştıramıyorum... bu zaatı muhterem rektör efendi bizim yaptığımız haberden dolayı esip gürlemiş... Serhat abi sendende özür diliyorum... sayın deveci madem yalan haber var adli yollar açık haberimin herşeyi kanıtlı delilli... hatta burdan yazmaya haya ettiğim adli süreçte bulunduğu için dillendirmediğim adli olaylar yaşamıyor mu hastaneniz.. ya herşeyi bir kenara bırakın öğrenci ile halkı birbirinden ayrıştırma operasyonunuz artık deşifre oldu.. sen ve senden öncekiler ne yaptınız... bize hizmet dersi verme asalak değiliz.. şu halk ile öğrencinin buluştuğu tek kavram olan bahar şenliklerini bile ticari kaygılar ile yok ettiniz.. öğrenciyi halktan kopardınız... insan sağlığının ,, her saniyenin ,,, çok kritik olduğu bir ortamda otomasyon sisteminin bozulması nasıl bir sorumsuzluktur... bunun normal birşey gibi anlatmak nasıl bir akıl tutulmasıdır anlamak gerçekten güç... sizin küçük vizyonunuz bunu zaten görebilse ayarlamasını dahi beceremediğiniz ses tonu