Bir gün sende gideceksin, herkes gibi hem de…
Gidenler gibi sebepsiz bir gidişin olacak,
Çünkü gidişlerin bir sebebi yoktur aslında.
Yangının içinden kurtulmak ister gibi gideceksin ama
Kendini sönmez alevlere attığını bilmeden.
Yollar derinleşecek sen yürüdükçe ve
Derinleşecek acılar arkanda düşündükçe.
Kurak topraklar kentinden mümbit kaynaklara koşar gibi gideceksin
Çöl fırtınalarına, güneş patlamalarına kurban olduğunu bilmeden.
Hangi gidiş selamete götürür insanı eğer bu gidiş bir kaçışsa.
Ve zaten genelde gidenler kaçtığını bilmeden yürürler.
Farkında olur musun bilinmez, attığın her adım daha da parçalayacak fay hatlarını,
Attığın her adım biraz daha yaklaştıracak seni ve ötekini büyük yıkıma.
Büyük yıkım öyle hoyrat, öyle vicdansız, öyle ansız gelir ki
Sen yol yürüdüğünü zannedeceksin kentler, gökler, dağlar ve dahi her şey bir bir düşerken.
Sen yürüdüğünü mü sanıyorsun, bahardan kaçar gibi, sevgiden kaçar gibi, renklerden kaçar gibi giderken aslında.
Bir gün sende gideceksin, hem de şimdi gideceğini bilmeden,
Koca koca yeminler edeceksin, koca koca sözler vereceksin sensiz gitmem diye ama
Bil ki, kalbi sevdasından daha hafif olan ruh, bir gün sende gideceksin.
Seninle buldum sevinci derken, seninle güldü benim dünyam derken, seninle anlama kavuştu madde ve varlık derken, senden önce yaşamazmışım ben derken, seninle nefes almak ne güzel derken, sabah güneşi gibisin, denizlerde yakamoz gibisin, gökkuşağı gibisin, yıldız gibi karanlık sonsuzlukta, su gibisin, umut gibisin, tebessüm gibisin, kan gibisin, nan gibisin, aya benzersin, vahaya benzersin sen dünyaya bedelsin derken,
Anla artık, geldiği günden beri gitmeye hazırlanan insan, bir gün sende gideceksin.
Sözlerin kutsal ışığında muştularla geliyorum sana diyeceksin, oysa veranın verasında nereye kaçtığını ben görüyorum ve duyuyorum ayak seslerini şimdiden.
Gideceksin, gözlerime bakarken sen muhabbet zannediyorsun ben hasreti soluyorum, tenime dokunurken sen vuslat zannediyorsun ben ayrılık yudumluyorum, kulaklarıma en güzel sözlerle eğilirken sen iltifat zannediyorsun ben vedalaşıyorum, kolların bana uzanırken beni tuttuğunu zannediyorsun ben ruhumu bedenimi kayboluşa fırlatmanın azabını yaşıyorum, saçlarım ahh o yaş değmemiş saçlarıma dokunurken sen yakınlık zannediyorsun ben kaçışının hicranını hücrelerimde hissediyorum.
Sözler ve vaatler sen yanımda yanı başımda gözlerini gözlerimle sonsuzluğa baktığında anlama kavuşur ancak, sen destanlar söylüyorsun, kendini avutuyorsun, yalanlara sarılıyorsun.
Aşk, senin için aşk daha başlamadı bunu hiç bilmiyorsun, hani o bitti zannederek umarsız kaçacağın gün var ya o gün aşkın kezzabına düşeceksin.
Bilmiyorsun sen, hiçbir şeyi bilmiyorsun, mutlu bir aptal gibi karşımda gülümsüyorsun çoktan tüketiyorsun vuslatı ve bir daha vuslata ereceğini bilmiyorsun.
Gideceksin, çünkü yaşlı dünyanın bağrında, bağrını bağrıma bağlayan biriyle bağım olmadı benim hiç, sende gidenlerden olacaksın, sende olmayan bağları kopardığını zannederek hem de.
Haklıyım zannedeceksin, bir de fedakarlık yaptığını düşüneceksin, haklı olabilirsin eğer ellerin ellerimde bir kabre girersen benimle.
Kabir, toprağın altı sanıyorsun sen ama ben diyeyim iyi dinle beni ve iyi anla, toprağın altında hayat var, yaşam var, toprağın altında kaybolmayan bir ömür var, toprağın üstü altıdır aslında bak sen onu da bilmiyorsun.
Kabir, yaşadığını zannettiğin bu göğün altıdır oysa, çünkü herkes burada bir birine derin derin kabirler kazıyor sen bunu da fark etmeden gidiyorsun, sana ve bana koca bir kabir açarak.
Ne desem boş ne söylesem kifayetsiz, ne anlatsam anlamsız çünkü sen şimdi anlamsızlık diyarında yaşıyorsun ancak gittiğin de başlayacak her şey netleşmeye ve anlam kazanmaya.
Biliyor musun o gün sen beni, ben de seni kaybedeceğim, çünkü bir gün sen de gideceksin.
Bunu ben bilerek yaşıyorum, sen hep bildiğini zannederek yaşayacaksın.
Gitme demem, demedim ki kimseye, sana da demem, gitmek istersen bütün gidişler senin olsun.
Ve bir daha söyliyeyim, bir gün sende gideceksin, bütün gidenler gibi…